Kilo Alma Ve Obezitenin Öncü Sebepleri

Kilo Alma Ve Obezitenin Öncü Sebepleri


Kilo Almanın ve Obezitenin 10 Öncü Sebebi

Obezite, dünyanın en büyük sağlık sorunlarından biridir.

Topluca metabolik sendrom olarak bilinen birkaç hastalıkla ilişkilendirilir. Bunlara yüksek tansiyon, yüksek kan şekeri ve zayıf kan lipit profili dahildir.

Metabolik sendromu olan kişilerin, kiloları normal aralıkta olanlara kıyasla kalp hastalığı veya tip 2 diyabete yakalanma riski daha yüksektir.

Geçtiğimiz on yıllar boyunca, birçok araştırma obezitenin nedenleri ve bunun nasıl önlenebileceği veya nasıl tedavi edilebileceği üzerine odaklandı.

Obezite ve İrade

Birçok insan kilo alımı ve şişmanlığın irade eksikliğinden kaynaklandığını düşünmekte.

Bu tamamıyla doğru bir şey değil. Kilo alımı büyük ölçüde yemek yemeye dair tutumun ve yaşam tarzının bir sonucu olmasına rağmen, bazı insanlar yeme alışkanlıklarını kontrol etme konusunda dezavantajlı durumdadır.

Mesele şu ki, fazla yemek yeme, genetik özellikler ve hormonlar gibi çeşitli biyolojik faktörlerden kaynaklanıyor. Bazı insanlar direkt olarak kilo almaya eğilimlidirler (1).

Elbette insanlar yaşam tarzlarını ve tutumlarını değiştirerek genetik dezavantajlarının üstesinden gelebilirler. Yaşam tarzı değişiklikleri, irade, özveri ve azim gerektirir.

Yine de, fazla yemek yeme tutumunun tamamen iradeye bağlı olduğu söylemek fazla düz mantığa kaçıyor.

Eninde sonunda insanların ne yaptıklarını ve nerede yaptıklarını belirleyen diğer tüm faktörleri o kadar da dikkate almıyorlar.

İşte büyük bir kısmı iradeyle alakalı olmayan kilo alımı, obezite ve metabolik hastalıkların önde gelen sebeplerinden olan 10 faktör. Obezitenin nedenleri? Obezite nasıl olur?

1. Genetik Özellikler

Genetik özellikler, obezitenin önemli bir unsurudur. Obez ebeveynlerin çocuklarının obez olma olasılığı zayıf ebeveynlerin çocuklarından daha fazladır.

Yine de bu, obezitenin tamamen önceden belirlenmiş olduğu anlamına gelmez. Ne yediğiniz, ebeveynlerden hangi genlerin taşındığı ve hangilerinin taşınmadığı, bu konu üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir.

Sanayileşmemiş toplumlar, tipik bir Batı diyetini tüketmeye başladıklarında hızla obezleşiyorlar. Genlerinde herhangi bir değişiklik olmadı, fakat çevreleri ve genlerine gönderdikleri sinyaller değişti.

Basitçe söylemek gerekirse, genetik bileşenler kilo almaya olan duyarlılığınızı etkiler. Tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan çalışmalar bunu çok iyi açıklamaktadırlar (2).

Özet: Bazı insanlar genetik olarak kilo alımına ve obeziteye duyarlı görünmektedirler.

2. İşlenmiş Sağlıksız Yiyecekler

Mühendisler tarafından geni değiştirilerek tasarlanan bu yiyecekler, genellikle katkı maddeleri ile karıştırılmış rafine bileşenlerin biraz daha fazlasıdırlar.

Bu ürünler ucuz, rafta uzun süre dayanacak ve karşı koyulamayacak kadar inanılmaz derecede iyi tada sahip olacak şekilde tasarlanmışlardır.

Yiyecek üreticileri, ürünlerini olabildiğince lezzetli hale getirerek ürün satışlarını arttırmaya çalışıyorlar. Fakat aynı zamanda aşırı yemek tüketiminin de yolunu açıyorlar.

Günümüzde çoğu işlenmiş yiyecek, az işlenmiş yiyeceklere hiç benzemiyorlar. Bunlar, insanları kendilerine bağlamak için tasarlanmış, yüksek miktarda işlem görmüş ürünlerdir.

Özet: Mağazalar, tadına karşı koyması zor olan işlenmiş gıdalarla doludur. Bu ürünler ayrıca aşırı yemenin de yolunu açarlar.

3. Gıda Bağımlılığı

Birçok şekerli, yüksek yağlı abur cubur beyninizdeki ödül merkezlerini harekete geçirir (3 ,4).

Aslında, bu besinler öyle bağımlılık yaparlar ki sıklıkla alkol, kokain, nikotin ve esrar gibi yanlış kullanılmış ilaçlarla karşılaştırılırlar.

Bu yiyecekler hassas bireylerde bağımlılığa neden olabilirler. Bu kişiler, alkol bağımlılığı ile mücadele eden ve alkol içme tutumu üzerindeki kontrollerini kaybeden kişilere benzer şekilde, yeme tutumları üzerindeki kontrollerini kaybederler.

Bağımlılık, üstesinden gelinmesi çok zor olabilecek, karmaşık bir konudur. Bir şeye bağımlı olduğunuzda, seçim özgürlüğünüzü kaybedersiniz ve beyninizdeki biyokimya ipleri eline alır.

Özet: Bazı insanlar şiddetli yiyecek isteğine kapılırlar veya bağımlılık yaşarlar. Bu özellikle, beyindeki ödül merkezlerini uyaran, şekerli ve yüksek yağlı abur cuburlar için geçerlidir.

4. Agresif Pazarlama

Yukarıda bahsettiğimiz bu sağlıksız yiyeceklerin üreticileri, aynı zamanda agresif pazarlama teknikleri kullanırlar.

Pazarlama taktikleri zaman zaman etik dışı olabilir. Bazen çok sağlıksız ürünleri sağlıklı yiyecekler olarak satmaya çalışırlar.

Bu şirketler aynı zamanda yanıltıcı iddialarda bulunurlar. Daha da kötüsü, pazarlama yöntemlerinin asıl hedefleri, doğruyu yanlışı kolay kolay ayıramayan çocuklardır.

Günümüz dünyasında, çocuklar bu şeyler hakkında bilinçli kararlar verebilecek kadar yaşlanmadan çok önce obez, diyabetik ve abur cubur bağımlısı hale geliyor.

Özet: Gıda üreticileri, özellikle kandırıldığını anlamak için gereken bilgi ve deneyime sahip olmayan çocukları hedef alarak, ürünlerinin pazarlaması için çokca para harcıyorlar.

5. İnsülin

İnsülin, diğer şeylerin yanı sıra enerji depolamayı düzenleyen çok önemli bir hormondur.

İşlevlerinden biri, yağ hücrelerine yağ depolamalarını ve o yağların da halihazırda taşınan yağa tutunmasını sağlamaktır.

Batı diyeti, fazla kilolu ve obez bireylerde insülin direncini arttırır. Bu, vücudun her yanındaki insülin seviyelerini yükselterek enerjinin kullanıma hazır olmak yerine yağ hücrelerinde depolanmasına neden olur (5).

İnsülinin obezite konusundaki rolü tartışmalı olmakla birlikte, bazı çalışmalar yüksek insülin düzeylerinin obezite gelişiminde dolaylı olarak bir rolü olduğunu göstermektedir (6).

İnsülini azaltmanın en iyi yollarından biri lif tüketimini arttırıp, basit veya rafine karbonhidratları kesmektir (7).

Bu, genellikle kalori tüketiminde otomatik bir azalmaya ve dolaylı olarak da zahmetsiz kilo kaybına neden olur. Bu sayede kalori sayımı veya porsiyon kontrol etmeye gerek kalmaz (8, 9).

Özet: Yüksek insülin seviyeleri ve insülin direnci, obezitenin gelişimi ile bağlantılıdır. İnsülin seviyelerini düşürmek için rafine karbonhidrat tüketiminizi azaltın ve daha fazla lifli yiyecek tüketin.

6. Bazı İlaçlar

Birçok ilaç yan etki olarak kilo alımına neden olabilir (10).

Örneğin, antidepresanlar zaman içinde makul miktarda kilo artışına sebep olur (11).

Başka örnekler olarak diyabet ilaçları ve antipsikotikler verilebilir (12, 13).

Bu ilaçlar iradenizi zayıflatmaz. Vücudunuzun ve beyninizin işlevini değiştirir, metabolik hızı azaltır veya iştahı artırır (14, 15).

Özet: Bazı ilaçlar, yakılan kalori miktarını azaltarak veya iştahı artırarak kilo alımını teşvik edebilir.

7. Leptin Direnci

Leptin, obezitede önemli rol oynayan başka bir hormondur.

Yağ hücreleri tarafından üretilir ve kandaki miktarı, yağ kütlesiyle paralel olarak yükselir. Bu nedenle, leptin seviyeleri özellikle obeziteye sahip kişilerde yüksektir.

Sağlıklı insanlarda, yüksek leptin seviyeleri iştahın azalması ile bağlantılıdır. Leptinler, düzgün çalışıyorsalar, beyninize ne kadar yüksek miktarda yağ depolandığını söylemelidir.

Sorun, leptinin birçok obez insanda olması gerektiği gibi çalışmamasıdır. Çünkü belirli bir nedenden dolayı leptinler kandayken beyinle kurması gereken iletişimi kuramaz (16).

Bu duruma leptin direnci denir ve leptin direncinin obezite patogenezinde öncü bir faktör olduğuna inanılmaktadır.

Özet: İştah azaltan bir hormon olan Leptin, birçok obez bireyde düzgün çalışmaz.

8. Yiyecek Bulunabilirliği

İnsanların kilo ortalamasını çarpıcı bir şekilde etkileyen bir diğer faktör de, son birkaç yüzyıl içinde büyük ölçüde artmış olan gıda bulunabilirliğidir.

Yemekler fakat özellikle abur cuburlar her yerdeler. Mağazalar, her zaman dikkatinizi en çok çekebilecek ürünleri sergilerler.

Diğer bir problem de abur cuburun sağlıklı ve az işlenmiş yiyeceklerden daha ucuz olmasıdır.

Özellikle yoksul mahallelerdeki bazı insanlar, taze meyve ve sebzeler gibi gerçek yiyecekleri satın alma seçeneğine bile sahip değiller.

Bu bölgelerdeki marketler sadece gazlı içecekler, şekerlemeler ve paketlenmiş abur cuburlardan satıyorlar.

Ortada bir seçenek yoksa seçim hakkından bahsedilebilir mi?

Özet: Bazı bölgelerde taze, az işlenmiş yiyecekler bulmak zor veya pahalı olabilir, bu da insanlara sağlıksız abur cubur satın almaktan başka seçenek bırakmaz.

9. Şeker

Sonradan eklenen şeker, modern diyetin en kötü yanı olabilir.

Çünkü şeker, aşırı tüketildiğinde vücudunuzun hormonlarının işleyişini ve biyokimyasını değiştirir. Bu da kilo alımına katkıda bulunur.

Sonradan eklenen şekerlerin yarısı glukoz, yarısı fruktozdur. İnsanlar nişastalar da dahil olmak üzere çeşitli yiyeceklerden glikoz alırlar. Ancak fruktozun büyük kısmı ilave şekerlerden gelir.

Aşırı fruktoz tüketimi, insülin direncine ve artan insülin seviyelerine neden olabilir. Aynı zamanda glikozun yaptığı gibi tokluk hissi sağlamaz (17, 18, 19).

Tüm bu nedenlerden dolayı, şeker enerji depolanmasına ve nihayetinde obeziteye katkıda bulunur. Şeker türleri ve şekerin zararları hakkında merak ettiğiniz her şey için blog yazımızı okumaya devam edebilirsiniz (Oku).

Özet: Bilim adamları, aşırı şeker tüketiminin obezitenin temel nedenlerinden biri olabileceğine inanmaktadır.

10. Yanlış Bilgilendirme

Dünyanın her yerinde, insanlar sağlık ve beslenme konusunda yanlış bilgilendiriliyorlar.

Bunun birçok nedeni var, ancak sorun büyük ölçüde insanların bilgiyi nereden aldıklarına bağlı.

Örnek olarak, pek çok website sağlık ve beslenme konusunda tutarsız ya da yanlış bilgiler yaymaktadır.

Bazı haber bültenleri ayrıca bilimsel çalışmaların sonuçlarını çok fazla basitleştirmekte veya yanlış yorumlamaktadır ve sonuçlar sıklıkla bağlam dışına çıkarılmaktadır.

Bazı bilgiler ise eski olabilirler veya asla tam olarak kanıtlanmamış teorilere dayanıyor olabilirler.

Gıda şirketleri de bu noktada bir rol oynamaktadırlar. Bazıları, aslında işe yaramayan kilo kaybı ürünleri satıyorlar.

Yanlış bilgilere dayanan kilo kaybı stratejileri, kilo verme yolunda sizi engelleyebilirler. Bilgi kaynaklarını iyi seçmek çok önemlidir.

Özet: Yanlış bilgilendirme bazı insanlarda kilo alımına katkıda bulunabilir. Ayrıca kilo vermeyi daha da zorlaştırabilir.

Uzun Lafın Kısası

Kilonuzla alakalı endişeleriniz varsa, bu makaleyi pes etmek için bir bahane olarak kullanmamalısınız.

Vücudunuzun çalışma şeklini tam olarak kontrol edemeseniz de, yeme alışkanlıklarınızı nasıl kontrol edeceğinizi ve yaşam tarzınızı nasıl değiştireceğinizi öğrenebilirsiniz.

Yolunuza çıkan bir tıbbi durum yoksa, kilonuzu kontrolde tutmak sizin elinizdedir.

Çoğu zaman zorlu bir uğraş ve keskin hatları olan bir yaşam tarzına geçmeyi gerektirir. Ancak birçok kişi, aleyhlerine pek çok şey yaşamalarına rağmen uzun vadede başarılı olurlar.

Bu makalenin amacı, insanların zihinlerini obezite salgınında rol oynayan tek şeyin bireysel sorumluluk olmadığını, başka şeylerin de etkisinin olduğu gerçeğine açmaktır.

Gerçek şu ki, bu sorunu küresel ölçekte ortadan kaldırmak için modern yeme alışkanlıklarının ve yemek kültürünün değiştirilmesi gerekiyor.

Her şeyin irade eksikliğinden kaynaklandığı fikri, gıda üreticilerinin tam olarak inanmanızı istedikleri şeydir. Böylece rahatça ürünlerini pazarlamaya devam edebilirler.


Yorumlar (0)
Henüz yorum yok
Görüşünüzü Paylaşın